Yürüyüş
Gelen dalgaların sesi, havaya rağmen içini ısıtıyordu. Rüzgârın uğultusu, kendi düşüncelerini bile duymasına engel oluyordu. Arada sert gelen dalgalardan uçuşan damlalar yüzüne geliyor, belli belirsiz dudaklarını ıslatıyordu. O bilindik tuzlu tat içten içe hoşuna gidiyordu.
Ayakları kendi kendine gidiyor, önüne bile bakmıyordu. Zaten yolun her bir kıvrımını biliyordu. Bu yolu yıllardır yürüyordu. Her mevsiminde ayrı güzeldi ama kimseler yokken başkaydı. Bu sırada birileri olduğunda da güzel olabileceğini hissetti.
Başını hiç çevirmeden yanına baktı. O yanındaydı. Gerçekten birileri varken de bu yol güzeldi.
Birden adımları yavaşladı. Ona baktı.
— Hiç bir sahili baştan sona yürüdün mü?
O fark etmedi. Belki de artık sessiz yürüyüşlerine alışmıştı.
Duraksadı ve tekrar sordu.
— Hiç bir sahili baştan sona yürüdün mü?
Bu sefer duydu. Belki de sadece yürümediğini fark etti. Yüzüne baktı.
— Burada yürüyoruz ya. Daha önce bu kadar yürüdüğümü sanmıyorum.
Şaşırmıştı. İlk defa yürürlerken durmuş, ilk defa yürürlerken bir şey söylemişti. Ona bir şey söylemesi gerektiğini düşündü ama diyecek bir şey bulamadı. Yürürken hiç konuşmazdı. Yürürken başka hiçbir şey yapmazdı.
Hafifçe gülümsedi ve yürümeye devam etti. O, yanından gelmeye devam etti. Sessizce yürümeye devam ettiler. İskeleye gelene kadar yürüdüler. Sahilin sonuna gelmişlerdi.
Geriye döndüler. Dönerlerken göz göze geldiler. O an o, hâlâ alamadığı cevap için bekledi. Bir şeyler söylemesini istiyordu.
— Peki sen hiç başka bir sahili baştan sona yürüdün mü?
Adım atmaya hazırlanmışken bu sorunun gelmesiyle bir an duraksadı. Kendine baktığını gördü. Bir cevap bekliyordu.
Başını iki yana salladı ve yürümeye devam etti.
O gelmiyordu. Ona döndü.
— Burayı da baştan sona hiç yürüyemedik. Evden sonra sahil devam ediyor. Bu yol sadece sahilin küçük bir kısmı.
O da sahilin devam ettiğini biliyordu. Sadece bir şey duymak, bu cevabı duymak istiyordu.
— Belki bugün sahilin sonuna kadar yürürüz.
Başta sorduğu sorunun saçmalığını fark etti.
— Körfez boyunca ve ondan sonra da devam ediyor. Sahilin sonuna kadar yürüyemeyiz.
O, hiç duraksamadan cevap verdi.
— Gidebildiğimiz kadar yürürüz. Belki bir gün sonuna kadar yürürüz.
Bu daha da saçmaydı. Artık yürümeye devam etmek istiyordu.
— Sahilin sonuna kadar yürüyemeyiz.
Bu keskin cevap, konuşmanın bitmesini istediğini açıkça gösteriyordu. O yürümeye başladı. Yanına kadar geldiğinde birlikte yürümeye başladılar. Biraz önce konuşmamışlar gibiydi. Yolun başında ona soru sormamış gibiydi. Her zamanki gibiydi.
O, sessizliği tekrar bozdu.
— Biraz daha vaktimiz var. Evi biraz geçip oradan dönebiliriz.
Kolunu kaldırıp saatine baktı. Aslında vereceği cevap belliydi.
— Vaktimiz olduğunu sanmıyorum. Bugün yeterince vakit kaybettik. Hem hava da soğuyor.
Bu sefer bittiğine emindi. Yeterince uzamıştı. Bir şeyler daha söylemek istedi ama söyleyecek bir şeyi yoktu. Gerçekten bugün çok vakit kaybetmişlerdi.
O, konuşmuş olmalarının verdiği cesaretle bir şeyleri daha değiştirme konusunda istekliydi. Bu şekilde vazgeçmek istemiyordu. Bir şeyler değişecekse o sadece bugün olabilirdi. Söyleyecek, ikna edecek bir şey düşünüyordu ama öyle bir şey yoktu.
Birden duraksadı.
— Sen bu sahile, bu denize aşıksın. Benim içimde görmediğim sahillerin merakı var.
Bir şey söylemedi. Yürümeye devam ettiler. Yolun bitmesine az kalmıştı. Dalgalar artan rüzgarla daha da sert vuruyordu. Rüzgâr soğuğunu hissettiriyordu. Dalgalar vurdukça üstleri ıslanıyordu.
Adımlarını hızlandırdı. O da arkasından ayak uydurdu. Rüzgâr şiddetini arttırdıkça dalgaların sesi duyulmaz oldu. Kendi düşüncelerini bile duyamıyordu. Zaten düşünmeye gerek yoktu. Yolun her bir kıvrımını biliyordu. Bu yolu yıllardır yürüyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder