Bir Nefes
Saatin tiktaklarına iyice kulak kesildi. Bir kere daha vurduğunda sigarasından derin bir nefes aldı. Küllükte boş bir yer arayıp külü silkti. Sonra bir nefes daha... Düşünmeyi bir süre önce unutmuştu. Bir düzen içinde sigarasını içmeye devam ediyordu. Saat zamanı değil, o anı hatırlatıyordu.
Kapıdaki tıkırtıyla kendine geldi. Sigarayı söndürdü ve saatlerdir etrafını saran sisi eliyle dağıtmaya çalıştı.
Yabancı bir manzara değildi bu kadın için. Bu sahnede her şey yerli yerindeydi; düzenin bir parçasıydı sadece.
“Yine mi?” diye soracaktı ki alacağı cevabı, sonra söyleyeceklerini ve yine duyacaklarını onlarca kez yaşanan örneklerden hatırladı.
Çantasını ve paltosunu çıkarıp camları açtı. Sonra iki kahve alıp yanına geldi.
Kahvesi gelince duvardaki saate baktı adam.
— Geç kalmışsın.
— Otobüs...
Cümlesini tamamlamaya gerek bile duymadı. Zaten adamın geç kaldığını fark ettiği de yoktu.
Kapının sesini duyduğunda elinde sigarası yanıyordu. Saati duydu, bir nefes aldı. Önündeki bardağa elini attı. Buz gibiydi. Son nefesten sonra sigarayı içine atıverdi.
Kapının çaldığını sonunda fark etti. Bir süredir çalıyordu oysa. Onu görmediğine şaşırdı. Yüzüne bir kez daha baktı. Sarılmadı ama içeri buyur etti.
— O nerde?
— Gitmiş galiba. Fark etmedim.
Gelen masaya oturdu.
— Şu bardağın bile yeri değişmemiş.
Adam zorlama bir gülümsemeyle başını salladı.
— Neden gitti biliyor musun?
— Herhalde daha fazla istemedi.
— Sen sen olmasan buna ne kadar katlanırdın? Bu evde yaşamak pek de kolay değil sanki.
— Bu benim hayatım.
— Ben öldüğümden beri saçını bir daha kestirmedin. Sence de bu tuhaf değil mi... ve daha nicesi.
Elini saçına götürdü. Sehpadaki resme gözü takıldı.
Elinde sigarası yanıyordu. Saati duydu, bir nefes aldı.
Küllükte başka boşluk yoktu artık. Bu fazla olmuştu.
Yorumlar
Yorum Gönder