Zoraki Performans
Son bir iç çekti. Gözlerini sildi, ardını dönüp evden çıktı. Parasını peşin almıştı. Eve dönerken “Bugün de karnım doydu… biraz daha et koysalardı.” diye düşündü. Eve girer girmez gözlerine damla attı. Yeni müşteri var mı diye telefonunu kontrol etti ama ne arama ne mesaj vardı. Biraz sosyal medyada dolandı. Belki bir fırsat çıkar diye düşündü. Bu iş artık günlük hayatının bir parçası olmuştu.
İş yerindekiler, “cenazem var” deyip erken çıkmasına başta şaşırmışlardı. Ama işler yetiştiği sürece ses etmemeye başladılar. Bunun bir bahane olduğunu kabullenmişlerdi. Oysa yalan söylediği yoktu. Cenazeler onun profesyonel işiydi. Bir seferinde yakın arkadaşına “bir nevi oyunculuk” demişti. Birçok insanın duygularıyla hemhal oluyordu artık. Birkaç seferden sonra ağlamaya başlamak için zorlanmıyordu.
Uzun süre bekledi, ama kimseden haber gelmedi. “Öğlen camiye giderim.” diye geçirdi içinden. Sabah telefonun sesiyle uyandı. Boğazını temizlerken “Bugünün işi de çıktı.” dedi. Ekrana baktığında arayanın ablası olduğunu gördü. Normalde bu saatte aramazdı. Hatta hiç aramazdı. Telefonu açtığında hıçkırıklar içinde sadece “Annem…” diyebildi.
Yatağından fırladı. Apar topar hazırlanıp evden çıktı. Bütün işlemler çoktan tamamlanmıştı. Eniştesi gevrek bir gülümsemeyle “Başın sağ olsun. Hiç çekmedi.” dedi. Her gün gördüğü bu manzara bu sefer farklı hissettiriyordu. Mezarlıkta ablası koluna girip ona dayanıp hüngür hüngür ağlarken, o üstü kubbelenen çukura bakakaldı.
Her gün yaptığı şeyi yapmak zordu. Gözlerini dolmadı. İçinde biriken şeyler kıpırdadı ama dışarı yansımadı. Karşılığını almadan performansını sergileyemiyordu.
Yorumlar
Yorum Gönder