Başladığı Yerde

 Günün son ışıkları da kaybolurken, yaşlı adam bu mahalledeki bilmem kaçıncı turuna başlamıştı. Yine, yeniden... Her sabah kalkıp iki vesayetle buraya geldiğinin mahalleli bile farkında değildi. Onlardan biri olmuştu artık.

Hava iyice kararırken tekrar sokağa girdi. Üzerinde farklı bir yorgunluk vardı; havaların da ısınmaya başlamasıyla bu seferki yolculuk onu daha çok yormuştu. “Hadi bu sefer,” diye söylendi. Zaman zaman, en istemediği anlarda gelen o his... İşte bu sefer yine gelmişti. Son birkaç adımını zar zor attı ve tüm gücüyle kapıyı yumruklamaya başladı.

Perdeleri kapatıp ışıkları yeni yakmış olan genç çift, bir panik içinde kapıya koşturdu. Kapıya geldiklerinde, yaşlı adamı iki büklüm, zor nefes alırken gördüler. Bir an ne yapacaklarını bilemediler. Sokak ise, sanki adamın lehine çalışmak için bomboştu.

Yaşlı adam derdini anlatmaya çalışırken sadece kem küm edebildi. Genç adam koluna girip onu içeri aldı. İkisi de “Neyiniz var?” diye sorup durmalarına rağmen, adam cevap veremiyordu. Onu yatırdılar. Ambulansı aramayı aralarında konuşurlarken, adam son gücüyle karşı çıktı:

—Hayır, hayır. İyiyim. Sadece biraz... tansiyonum oynadı sanırım.

Teşekkür etti, biraz kendine gelebilmesi için izin istedi. Genç çift olayın şokunu yeni yeni atlatıyordu.

—Su ister misiniz? diye sordular. —Lütfen, dedi adam.

—İsterseniz yakınlarınıza haber verebiliriz, dedi kadın. —Mümkün değil, dedi adam. İyiyim zaten. Bana biraz müsaade ederseniz, kendime gelip gidebilirim. İçeri aldığınız için çok sağ olun.

Köşede duran büyük saate gözlerini dikti. Derin bir nefes aldı. Bir süre hiç hareket etmeden öylece kaldı.

—Hiç değişmemiş, diye mırıldandı.

Biraz zaman sonra doğrulmayı başardı. Şaşkınlıkla genç adama sordu:

—Doğramaları ne zaman değiştirdiniz?

Genç adam, onun mahallenin eskilerinden olduğunu düşündü.

—Biz geldiğimizde değiştirilmişti. Buraya yeni taşındık. —Ha, o kadar eski durmuyor da... o yüzden sordum. —Aslında yeni evliyiz. Daha buraya geleli iki ay oldu.

Adam, evin içine kimin taşındığına daha önce hiç bakmamıştı.

—Tebrik ederim, dedi. Bu ev sizlerin hayatında da önemli bir yer olarak kalacak. Mekânların insanın hayatında vazgeçilmez bir yeri vardır. Yaşlanınca böyle şeylerin değeri daha çok artıyor. Özellikle de çocukluk ve gençlik yıllarınız... Benim yaşıma geldiğinizde çok daha fazla anlayacaksınız.

Bir süre sustu. Sonra ekledi:

—O yüzden bugünün kıymetini bilin. Benim yaşıma geldiğinizde... ölmek bile çok zor.

—Üst katta bir balkon gördüm, kullanıyor musunuz onu?

Kadın söze katıldı:

—Havalar da ısınıyor, boş vakitlerimizi hep orada geçiriyoruz.

Genç olan bu durumdan işkillenmeye başladı. Karısının sohbete girişmesine de şaşırdı. Yaşlı adam devam etti:

—Çocukluğum böyle bir balkonda geçti. Kafamı iyice uzatır, karşıdaki binaların arasından denizi görürdüm.

Kadın şaşırdı:

—Aa, bizimkinden de deniz görünüyor.

—Biraz oraya çıkabilir miyiz? Temiz hava bana iyi gelir.

Genç olan aradığı fırsatı buldu:

—İsterseniz kapının önüne çıkalım, hem düz ayak. Yukarı çıkmanız zor olur.

—Toparlanınca çıkacağım oğlum. Ölüp kalmamı mı istiyorsun?

Odada bir sessizlik oldu. Sadece saatin tik takları duyuluyordu.

—Ben doğduğumda da bu saat böyle tıkırdıyordu. Ölürken de öyle olacak.

“Hadi,” deyip göğsüne vurmaya başladı. Ama aslında, kapının önünde olduğu halden çok daha iyiydi. Evdekiler ne yapacağını bilemedi. Yaşlı adamın hareketleri onları şoka sokmuştu. Zar zor adamı durdurdular ama o ağlamaya başladı:

—Bırakın beni. Burada ölmem gerekiyor. Burada başladı, burada bitecek. Ben aylardır bu fırsatı kolluyorum. Ölürken burada olmak için her günümü bu kapının önünde geçiriyorum. Bırakın beni.

Genç olanın limitlerini geçeli çok olmuştu:

—Manyak mısın lan sen? Defol, çık dışarı!

Onu her itmeye çalıştığında, yaşlı adam daha mutlu oluyordu. Yaşından beklenmeyen bir çeviklikle yine yerine geri dönüyordu. Kadın da ağlamaya başladı:

—Durun artık...

Adam hiçbir şey diyemedi, sadece hıçkıra hıçkıra:

—Çok yaklaşmıştım... diyordu.

Genç olan, karısına dönüp su getirmeyi önerdi. Yaşlı olan:

—Bana da... diye cevap verdi.

Genç adam nedense onu dinledi. İki bardak suyla geri döndü. Adamın ağlaması hâlâ geçmemişti. Bir yudum aldıktan sonra öksürmeye ve çırpınmaya başladı. Genç çift birbirine bakarken, adamın gözleri son kez kapandı.

Derin sessizlikte saat hâlâ duyuluyordu. Siren sesleri yaklaşana kadar, o eski saat bütün gürültüsüyle kulaklarını doldurmaya devam etti.

Yaşlı adamın söylediği her şey doğruydu. O ölürken de saat tıkırdıyordu. Ve bu ev, onların hayatında da unutulmaz bir yer olarak kalacaktı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bozuk Şarap

Silinmek

İstila