Hayatın içinde, fark etmeden ne çok insanla kesişiyoruz. Mahalledeki fırıncı, otoparktaki görevli, apartmanın güvenliği, iş arkadaşları, dostlar, sevgililer... Birçoğu için—özellikle başta saydıklarım için—düşüncemiz, yokluklarının hayatımızı çok da etkilemeyeceği yönünde. Ekmek güzel olduğu sürece fırıncının bir önemi yok. Park yeri bulabildikten sonra parayı kime verdiğimizin bir önemi yok. İşimi değiştirdiğimde yeni iş arkadaşlarım olurken, öncekilerin en yakınını bile bir gün hiç görmeyeceğim. Dostlar, ne kadar yakın olsalar da seninle mezara gelemezler. Ama bir sabah kalkıp fırının kapalı olduğunu gördüğümüzde ne hissederiz? O ekmek bir yerden yine alınır. Peki dün ekmek alırken fırıncıyı son kez gördüğümüzün farkında mıydık? Duvardaki o yanlış yazılmış tabelaya son kez gülümsediğimizi hiç düşünmedik. Üzerinde “Afiyet olsun” yazan o kağıda sarılı ekmek, elimizi bir daha öyle yakmadı. Belki bir gün bambaşka bir yerden aldığımız ekmeği kağıda saran o fırıncıyı gördüğümüzde, zihnimiz...